Reddi miras, kanuni veya atanmış mirasçının kendilerine geçmiş olan mirası kabul etmemek hususundaki irade beyanlarıdır. Mirasın reddi hakkına sahip olanlar, kanuni ve atanmış mirasçılardır. Mirasın reddi, ancak miras hakkının mirasçıya geçmesinden sonra söz konusu olabilir. Miras bırakan henüz hayatta iken, mirasın reddi mümkün değildir.
Mirasın iki türlü reddi mümkündür. Bunlardan birincisinde (aslolan şekli), mirasçının mirasın reddine dair açık bir irade beyanı olması gerekmektedir. İkincisinde ise, miras bırakanın ödemeden aczinin açıkça belli veya resmen tespit edilmiş olması gerekmektedir. Miras bırakanın ölümü anında, bunun malvarlığında borçlarını karşılayacak para veya malın bulunmaması durumunda, ödemeden aciz halinin, diğer bir deyişle terekenin borca batık olduğunun kabulü gerekir. Terekenin borca batık olması, mirasın açılması anında var olmalıdır. Miras bırakanın yapmış olduğu mal vasiyetleri, bu bakımdan tereke borcu olarak dikkate alınmazlar. Çünkü mal vasiyetlerine karşı, kanunumuz miras bırakanın alacaklarını esasen korumuştur.
Ödemeden aciz nedeniyle reddin başlıca hükmü, mirasın mirasçı tarafından reddedilmiş olduğunun karine olarak kabul edilmesidir. Hükmen red durumunun dava yolu ile tespiti istenebileceği gibi, açılmış olan bir davada veya yapılan bir icra takibinde itiraz yolu ile de bu ileri sürülebilir, böyle bir itiraz yapılması süreye bağlı değildir.
Mirasçının iki halde red hakkı düşmektedir. Bunlardan birincisi, mirasın açık veya örtülü olarak kabulü halidir. İkincisi ise, müddeti içinde red hakkının kullanılmamış olmasıdır. Açık kabulle de, örtülü kabulle de mirasçı mirası kesin olarak kazanır.
Mirasçının mirası red hakkı, ancak miras hakkının kendisine geçmesinden sonra mevcut olabilir. Kanuni ve atanmış mirasçılar, miras bırakanın ölümü anından itibaren mirası reddedebilirler. Mirasçıların, mirası reddebileceği hak düşürücü süre üç aydır. Süresi içinde reddolunmadığı takdirde miras, mirasçı tarafından kabul edilmiş ve kesin olarak kazanılmış olur. Bu sebeple, mirası kabul etmek istemeyen mirasçının kanuni süre içinde red beyanında bulunması şarttır, aksi takdirde red hakkı düşer. Söz konusu red süreleri, birer zamanaşımı süresi değil, hak düşürücü süre niteliğindedir. Kanuni mirasçılar için mirası red süresinin başlangıcı miras bırakanın ölüm tarihidir. Fakat uzakta bulunmak, hastalık gibi sebeplerle, ölümden haberdar olamayan veya bunu geç duyan mirasçılar hakkında, red süresi ölümü öğrenme tarihinden itibaren başlar. Kanuni mirasçı, miras bırakanın ölüme bağlı tasarrufu ile, miras dışında bırakılmışsa, bu takdirde, red süresi, ölüme bağlı tasarrufun mahkemece iptal edildiğini mirasçının öğrenmesinden itibaren başlar.
Atanmış mirasçılar için, üç aylık red süresinin başlangıcı, bu kişilerin mirasçı atandıklarının kendilerine resmen tebliği tarihidir. Atanmış mirasçı, mirasçılığın kendisine tebliğinden önce, fakat miras bırakanın ölümü anından itibaren de mirası reddedebilir. Ancak, mirasın reddi hakkındaki üç aylık hak düşürücü sürenin başlangıcı bu tebliğin yapıldığı gündür, bu andan itibaren üç ay geçmekle mirası red hakkı düşer.
Mirasın reddinin bir hüküm ifade etmesi için, mirasçının mirası reddettiğini kayıtsız, şartsız ve açık olarak beyan etmesi gerekir. Red beyanının yazılı veya sözlü olarak, sulh hukuk mahkemesine bildirilmesi gerekmektedir. Mirasın reddi beyanının sulh mahkemesi tarafından tescili (mahkemenin özel kütüğüne kaydolunması) gerekmektedir. Bu sebeple, yetkili merci olan sulh hukuk mahkemesinde, bu konuda, bir sicilin tutulması gerekmektedir. Bundan maksat, üçüncü şahısların, özellikle alacaklıların durumdan bilgi edinmesini sağlamaktır.
Mirası reddettikten sonra mirasçı kural olarak bundan dönemez. Ancak hata, hile, ikrah sebeplerinden birinin bulunması halinde bu mümkündür ve red beyanının iptali kabildir. Ayrıca, mirası reddeden mirasçı, diğer mirasçıların muvafakatlerini almak şartı ile, red beyanından dönebilir.
Mirasın reddinin hükümlerine bakacak olursak, mirasçının mirası reddetmesi ile mirasçılık sıfatı ortadan kalkar ve mirasçının mirası kazanması, miras bırakanın ölüm anına kadar geriye yürüyerek hükümsüz hale gelir. Bu kişi sanki hiç mirasçı olmamış gibi sayılır. Bunun sonucu olarak, mirası reddeden kişi miras bırakanın borçlarından da sorumlu olmaz.
Kanuni mirasçılardan birisinin mirası reddetmesi durumunda, onun hissesi, bu kişi miras bırakanın ölümünde sağ değilmiş gibi, diğer mirasçılara geçer. Reddedenin altsoyu varsa, reddedilen hisse bunlara geçer; altsoyu yoksa, miras bırakanın diğer mirasçılarının hisseleri çoğalmış olur, çünkü reddolunan miras hissesi, bu takdirde, bunlara geçer.
Atanmış mirasçılardan birisinin mirası reddetmesi durumunda, reddedilen miras hissesi, ölüme bağlı tasarrufta aksine bir kayıt ve açıklık yoksa, miras bırakanın en yakın kanuni mirasçılarına geçer.
En yakın bütün mirasçıların tamamı tarafından reddolunan miras, sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilir. Tasfiye sonunda artan bir şey kalırsa, bu değer mirası reddetmemiş gibi en yakın kanuni mirasçılara verilir.
Sağ kalan eşle birlikte mirasçı olan altsoyun tümü tarafından mirasın reddi durumunda, sağ kalan eş ile altsoy birlikte mirasçı iseler ve altsoyun tümü mirası reddetmiş, buna karşılık sağ kalan eş mirası reddetmemişse, terekenin tamamı sağ kalan eşe geçer.
Son olarak en yakın bütün mirasçıların mirası, kendilerinden sonra gelen derecedeki mirasçılar lehine reddetmeleri mümkündür. Bu durumda, mirasın tasfiyesinden önce, reddin lehine yapıldığı kişiye mirası kabul etmesi teklif olunur ve bu mirasçı, teklifin kendisine tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde, mirası kabul edebilir. Süresi içinde bir beyanda bulunmaması halinde, teklif yapılan mirasçının da bunu kabul etmediği sonucuna varılır.
Av. Eda Berat Deniz, Stj. Av. S. Gökçe Kerman