Ölen bir kimsenin mirasçılarının kimler olacağı hususu Türk Medeni Kanununda düzenlenmiş ve sınırlandırılmıştır. Türk Medeni Kanunu’nda sayılmış olan mirasçılar arasında sağ kalan eş de bulunmaktadır. Ancak sağ kalan eşin mirasçı olması kadın ve erkek arasında resmi nikah olmasına bağlıdır. Resmi nikah dışı birlikteliklerde (örneğin imam nikahlı birliktelik, hayat arkadaşlığı) kadın veya erkekten biri öldüğünde diğeri onun mirasçısı sıfatını kanun hükümleri gereği kazanamamaktadır.

Toplumsal değerler ve alışılagelmiş geleneklerden kaynaklı olarak resmi nikâh dışı birliktelikler toplumda halen görülmektedir. Bu birliktelikler bazen imam nikâhı ile hukuken geçerliliği olmayacak şekilde gerçekleşmektedir. Bazen de imam nikahı dahi olmaksızın gerçekleşmektedir.

Toplumsal değerlerden dolayı evlilik birliğinin kurulmasının tarafların ortak yaşam iradelerinden doğduğu hallerde, Yargıtay resmi nikâhlı olmayan eşe, (miras hakkı bu kapsamda olmasa da) tazminat taleplerini ileri sürme hakkı tanımıştır. Bu durumda resmi nikâhlı olmayan eş ortak hayatın kurulduğunu, geçerli bir evlilik birliğinden beklenen aile ortamının sağlandığını ispatlamakla mükelleftir.

Yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre, resmi evlilik bulunmasa bile destek tazminatı istenebileceği kabul olunmuştur. Ancak tazminatının, destek olunacak kişinin resmi ya da resmi olmayan biçimde evlenme tarihine kadar hesaplanması gerekir. Yargıtay’ın önüne gelmiş bir davada resmi nikahı olmayan eş trafik kazası sonucu desteğin ölümünden dolayı uğranılan zararı talep etmektedir. Burada Yargıtay yerleşmiş yargı kararlarını da göz önüne alarak resmi evlilik bulunmasa bile geleneğe göre destek ile evli bulunan eşin de ölenin desteğinden yoksun kaldığı ve tazminatı isteyebileceğini kabul etmiştir. Zira "destek" kavramı hukuki bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu içerir. Hısımlık ilişkisine ya da yasanın nafaka hakkındaki düzenlemelerine dayanmaz. Yasa gereğince bir kimseye yardım etmek zorunda bulunan kişi değil, eylemli ve düzenli olarak onun geçiminin bir bölümünü veya tümünü sağlayacak biçimde yardım eden ve olayların olağan akışına göre, eğer ölüm gerçekleşmeseydi az veya çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır.

Diğer yandan Yargıtay’a göre ölen desteğin resmi nikahlı eşi ve ailesinin bulunması karşısında, destek ile evlilik dışı birlikte yaşayan davacının destekten yoksun kalma ve manevi tazminat isteminin tümden reddi gerekir.

Yargıtay’ın önüne gelmiş bir olayda davacılardan Satı, resmi nikah olmadan destek ile birlikte yaşadığını, desteğin ölümü nedeniyle kendisinin ve ortak çocuklarının destekten yoksun kalarak manevi zarara uğradıklarını ileri sürerek istekte bulunmuş; birleştirilen diğer dava dosyasında ise, desteğin resmi nikahlı eşi Sünbül ile ortak çocukları destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemiştir. Yerel mahkemece davacıların maddi ve manevi tazminat istemlerinin birer bölümü kabul edilmiştir.

Dava konusu olayda destek, davacılardan Sünbül ile evli iken yaşamını yitirmiştir. Bu evlilikten doğmuş ortak çocukları vardır. Diğer davacı Satı ise bekar olup, destek ile evlilik dışı birliktelikleri sonucu çocukları olmuştur. Desteğin son yıllarda davacı Satı ile birlikte aynı evi paylaştığı, ortak çocuklarının ve davacı Satı'nın geçimini sağladığı, taraflarca itiraz edilmeyen bir konudur. Ancak, desteğin resmi nikahlı eşi ve ailesinin bulunması karşısında bu durumun ne kadar sürebileceği kestirilemeyeceğinden, olayda devamlılık ve düzenlilik olgusunun varlığından söz edilemez. Tüm bu sebeplerle yerel mahkemece destek ile evlilik dışı birlikte yaşayan Satı'nın destekten yoksun kalma ve manevi tazminat isteminin tümden reddedilmesi gerekirken, tazminat ödenmesine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. (4.HD.09.11.2010, E.2009/14285 K.201)

Av. Eda Berat Deniz, Stj. Av. Tansu Baş